9 Şubat 2010 Salı

Dizgi Yanlışlıkları

           Tanrı'nın yaratmış olduğu tüm yanılsamalar - güzellik, din, ahlak, kıskançlık... - gibi insanların varoluşlarına dair kendilerine verilen rolleri ezberleme konusunda bir farkındalığa sahip olmamaları, gerçekten Tanrı'nın bir tür zaafı mı yoksa cezalandırarak ve ödüllendirerek bin türlü kural empoze ettiği kullarına oynamış olduğu bir oyun mu? Eğer mutlak gücün simgesel bi tanımıysa tanrı, kendisinin görece ve göreli varlıkları olan kullarıyla kıyaslayarak irade sahibi olduğunu düşünmüyorum.

          Evren'i bile bir ''Tanrı'' olarak gören; fakat doğanın acımasız öfkesinden nasibini alamamış insanların, labirent ilişkilerde yollarını kaybederek etrafa yaydığı tüm kozmopolit iğrençliklerin spiritüalist benliğimi sarmasıyla başladı herşey. Tanrı'nın bile unuttuğu o bataklıklardan çıkagelen tüm pislikler, soy ağacından yukarıya tırmanamamış zayıfların (insanların) cenneti olan evreni çoktan boğmuştu bile.

          ''Hedonist'' denilen yaşam çizgisinde yürürken hayatlarını bir an bile sorgulamayarak bir ''hiç''in parçası olmuş insanlara anlatacak hiçbir şeyim yok. Tüm bu anlatacaklarıma inanmalarıysa ''kendi'' benliklerini bana teslim etmelerinden başka birşey olamaz.
           Ego'nun yaymış olduğu o sert rüzgar, içimdeki iyiliği, hoşgörüyü, alçakgönüllülüğü dağıtıveriyor. Belki bu durumun bir kurbanı olarak sürdürmüş olduğum yaşamımda ''yalnızlık'' duygusunun sıradan bir ''yalnız'' olma hissinden farklı olduğunu anladım. Bir bilim insanı kadar olmayabilir; lakin kendi egolarım doğrultusunda uç fikirler üretip lanet olası insanlara ''hiçbir şey'' olmadıklarını göstermek istedim. Bu söylediklerim, kafanızda benim hakkımda yanlış bir şablon oluşturmasın. ''Yalnızlık'' duyan birisi olarak bu hissiyat bana, terkedilme, dışlanma, güvensizlik, umutsuzluk, anlamsızlık aklınıza gelebilecek tüm mücerret oluşlar gibi pesimist bir tavrın getirdiği boşluklarda kaybolma duygusu vermedi. Aslına bakarsanız, Tanrı'nın nefreti olan, ''übermensch'' insanlara karşı yaratmış olduğu zayıf insanlardan hiçbir beklentim yoktu, olamaz da...

         Tanrı'nın yapayalnız bırakmış olduğu bu insanlardan uzaklaşmak istedim. Uzaklaşıp sessizliğin fotoğrafını çekmek istedim. Şehrin yoksul kesiminden hiç dinmeyen ve gitgide yükselen sessiz çığlıklar her ne kadar kulağımı tırmalıyorsa da bunu en içten duygularımla yapmak istedim. Çünkü yalnızken bile hissedemediğim o duyguyu - huzuru- bulmak istedim. Bunun size saçma geldiğini biliyorum; ama tüm bu olan bitenler arasında böyle bir rahatlığa veya ölmüş olan bir tanrının mertebesinde kendisine ulaşmak... İradendeki arzu ve isteklerinden vazgeçerek... Bazen ben bile öldüğünü sandığım tanrının gerçekten diğer insanlar gibi irrasyonel bakış açısı mıyım? diye düşünüyorum. Yazdıklarım konusunda yanıldığımı düşünebilirsiniz; fakat bu durum aynı zamanda sizelere ''aptal'' deme fırsatı veriyor.

         Dışarıda rüzgar, acınası varlıklarıyla yaşamlarını sürdürmeye çalışan insanların suratını yalarken ben kendi dünyamda, sizin içinde bulunduğunuz bu komik halinizi hiç umursamadım. Gelip yüzüme bakmak istediniz. Belki içinizi rahatlatacak bir söz, bir hakarette bulunmak istediniz; fakat buna asla izin vermedim. Bırakın Tanrı'yı, bu durum ben istediğim sürece her zaman böyle olacak.

        Geçen her saniyenin ömrünüze işlediği yaşamınızda, tek istediğiniz benim egomun bir parçası olmak. Hiçbirinizi tanımıyorum, benim için kokain çekerken rulo yaptığım kağıt parçalarından öteye gidemediniz. Size masalsı bir hayat vermedim, hiçbirinize güvenmedim, tanımadım, söz vermedim. Sadece arkamdan konuşun tek uğraşınız benmişim gibi. İnanın hiçbirine kulak asmam aksine bunu bilmek yalnızca egomu tavan yapar ve benim tabandakilerle hiçbir alakam olmaz.

       Biliyorum bu yazdıklarıma zihninizde ve ruhunuzda yer veriyorsunuz belki de vermiyorsunuzdur; ama sadece şunu bilin: Cennet ve Cehennemin bu dünyada olduğu düşüncesine inanıyorsanuz, bu durum size hayal kırıklığından başka birşey getirmez.


          

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder