3 Mayıs 2010 Pazartesi

İnsan Karakteri Aşkın Karakterine Karşı

''Vahşet Tanrısı'' adlı oyunla ilgili derinlemesine bir araştırma yapmadan sağlanan ve doğruluğu ispatlanmış bir veriye dayanmadan edinilen birtakım bilgiler, insanların oyunla ilgili yanlış bir görüşe kapılmalarına sebebiyet verebilir; amma velakin oyun, labirent ilişkilerde yollarını kaybetmiş insanların hayat denilen hedonist çizgide yaşamlarını sürdürmelerini insan doğasına herhangi bir aykırılık teşkil etmeden gözler önüne seriyor.

Oyuncu kadrosunda bulunan Zerrin Tekindor, kendisine verilen rol doğrultusunda performansını, feminist perspektiflerden oluşan bir kimlik öğesi olarak izleyicilere sunuyor. Demek istediğim sanatçının performansı, kendisiyle izleyici arasındaki mesafe gibi belirsizleşmiştir. Bu durum haliyle oyunu izleyenler üzerinde fiziksel olarak bir doğallığı temsil eder. Unutmamak gerekir ki  bu doğallık - Zerrin Tekindor başta olmak üzere - diğer oyuncuların sergilediği determinist tavırlar sayesindedir. Bir diğer oyuncu olan Zafer Algöz'ü ise sinema, televizyon gibi anlık performans vermeyen platformlarda farklı rollerle izlemiş olsam da bu oyunda normların dışında kalmayı başararak tiyatroseverlere grotesk bir oyunculuk sergilemeyi başarıyor. İşdar Gökseven ve Ülkü Duru için ise dalga boyunu aşabilmiş düşünceleriyle tiyatroya yön veren sanatçılar olarak komedinin ve dramın katı geometrik hallerinin yansıtıldığı böyle bir oyun için kusursuz bir seçim olmuş, diyebilirim.

Yasmina Reza tarafından komedi tarzında yazılmış olan bu oyunu Celal Kadri Kınoğlu,  aşırı abartılı boyutlara kaçmadan gülünç öğeler eşliğinde ve en önemlisi oyuncuları karikatürize ederek yönetmeyi başarabilmiş. Bu vesileyle ortaya, hareketli ve olayların karakteristik yönünü veren bir oyun çıkmıştır. Reji Asistanı Başak Özyönüm ise ustalığını, San Francisco'nun yokuşlu sokaklarını aratmayan iniş - çıkışları, hararetlenen diyaloglarla insanı yormadan somut bir şekilde gösteriyor. Oyunun dekor tasarımını Serpil Tezcan, ışık tasarımını ise Ayhan Güldağları üstleniyor. Açıkça söylemeliyim ki tek mekanda geçen dekor tasarımı, Ayhan Güldağları tarafından desteklenen ışık tasarımıyla görsel bir şölene dönüşüyor.

Trajedi ile komedinin nisbi bir şekilde harmanlandığı oyun, ilk dakikalarda Türkiye mozaiğinde yer alan sıradan aile ilişkilerini irdeleyip  banal bir görüntü çizse de temponun yavaş yavaş artarak toplumsal düzen çerçevesinde adalet ilkesini ve kozmopolit iğrençlikleri işlemeye başlamasıyla seyir zevki yüksek bir hâl almaya başlıyor. Türk aile yapısı, insani temalardan çok kalıpları aşılamamış bir şablon biçiminde sunulsa da işlenmiş olan derin konuların - pamuk ipliğine dayalı medeni ilişkiler - realist bir gözle betimlenmesi varoluşlarının farkında olmayan günümüz insanlarının kendi benliklerini sorgulamalarına olanak sağlayarak - en azından ben böyle düşünüyorum -  bu oyunun asıl düşünce özünü ortaya çıkarıyor. Sözgelimi oyunda da görülen içkinin insanları kontrolden çıkarması bu duruma müşahhas bir örnektir.

İstanbul Devlet Tiyatrosu'nun sahnelediği ''Vahşet Tanrısı'' adlı oyunu izleyenler, kendi hikâyalerini, o hikâyelerde kendi karakterlerini, kişiliklerini oluşturarak bir dünya yaratabilirler ve bu dünyada aşk, mutsuzluk gibi mücerret kavramları belirten figüratif yaşamlarıyla dünyevi hayatın geçiciliğine ve anlamsızlığına bir ışık tutabilirler.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder